POSTMODERN
ÖRGÜT KURAMLARI
ÖZET
Bu çalışmada, 20. yy sonrasında ortaya çıkan
ve son yıllarda farklı bilim dallarından birçok araştırmacının ilgi odağı
haline gelen postmodernizm olgusunu incelenecektir. Çalışmamızda yönetim bilimi
ve örgütsel yönetim alanında postmodernizm olgusunun ortaya çıkışı üzerinde
kısaca durduktan sonra modernizm olgusunu kısaca inceleyeceğiz. Postmodernizm
olgusunu, modernizm temelinden hareket ederek açıklamaya çalışacağız. Bu
şekilde izlenecek yöntemin postmodernizm anlaşılması açısından daha yararlı
olacağı görüşündeyiz.
GİRİŞ
Geçmişten günümüze geliştirilen bütün
teorilerin, yönetim tarzlarının temelinde her zaman daha iyiye ulaşmak, en iyi
yönetim sistemini oluşturmak, örgütsel yapının verimliliğini ve etkinliğini
sağlamak görüşü olmuştur. Dolayısıyla bütün bilim adamaları, yöneticiler,
akademisyenler her seferinde mevcut yönetim anlayışının, mevcut teorilerin
eksik yönlerini tespit etme ve bu eksikliklerin giderilmesine yönelik yeni
teoriler, yeni sistemler geliştirme çabasında olmuşlardır.
Modern örgüt teorisi, klasik yaklaşımlar ve
neoklasik yaklaşımlar sonrasında geliştirilmiştir. Son yıllarda ise postmodernizm
olgusu araştırmacıların gündeminde yer alan önemli konulardan bir tanesi haline
gelmiştir.
Yönetim literatürünü kısaca hatırlamak
gerekirse;
·
Klasik Yönetim
Teorileri à İş
·
Neoklasik
Yönetim Teorileri à
İnsan
·
Modern
Yönetim Teorileri à
Sistem Yaklaşımı;
·
Her zaman,
her duruma uygun bir örgüt yapısı yoktur.
·
Sistem, ana
sistemi oluşturan birçok alt sistemden oluşmaktadır.
à
Durumsallık Yaklaşımı;
·
Her durum
gibi her örgütte kendine özgü özelliklere sahiptir.
Şeklinde kısaca özetlemek mümkündür.
Buradan sonra ise özellikle son 30 yılda
kendisini iyiden iyiye hissettirmeye başlayan Postmodern yaklaşım önem
kazanmaya başlamıştır. Postmodern örgüt teorileri temelde;
·
Doğrusal
olmayan, kısıtlanamayan örgüt yapısı,
·
Aynı dil
etrafında toplanan insan kaynağı
gibi olguları ortaya koymuş ve diğer örgütsel
teorilerin eksik yönlerini ortaya koymak ve geliştirmek üzere meydana
getirilmiş, anlam berraklığından çok anlam zenginliğinin olması gerektiğine
inanan ancak henüz bir sisteme oturtulamamış, kuramsallaşmamış henüz görüş
aşamasında olan yaklaşımlardan oluşmaktadır.
Postmodernizm kavramının ne olduğu konusunda
henüz tam bir fikir birliğine ulaşılamamıştır dolayısıyla herkesçe kabul gören
bir tanım yapılması pek mümkün değildir(Yıldız). Kelime olarak postmodernizm, modernizm
sonrası anlamına gelmektedir. Farklı dönemlerde çeşitli alanlarda ortaya çıkan
fikir değişimleri olması nedeniyle bir akım olarak ifade edilmektedir.
Literatürü incelediğimizde konunun niteliği
ile ilgili temel anlamda görüş birliği olsa da ilgili dönemin adlandırılması, kapsamı
ve özellikleri konusunda farklı düşüncelerin söz konusu olduğunu görmekteyiz.
Weber'in ifadesiyle, bir çağ, başlangıcında değil ancak bittiğinde tarif
edilebilir. (Halis;s.4) Bu bağlamda yeni bir kavram olan postmodernizmin
açıklanabilmesi için daha önceden bilinen belirli kalıplara başvurmanın faydalı
olacağı düşüncesindeyiz. Postmodernizm
konusunun daha iyi anlatılabilmesi ve anlaşılabilmesi açısından ve aynı zamanda
da modern yaklaşımın eleştirisi niteliğinde, onun eksik yönlerini iyileştirmeye
yönelik geliştirilen fikirlerden oluşması bakımından öncelikle modernizm
konusuna kısa bir dönüş yapmamızda fayda olacağını düşünmekteyiz.
MODERNİZM
Modern, güncel hayatta modaya uygun, trend,
köklü değişikliklerden sonra ortaya çıkan daha faydalı, daha ergonomik, daha
rahat olanaklar sağlayan en yeni gelişmelerden oluşan durumlar anlamında
kullanılmaktadır.( Şişman,1996)
Modernizm olarak adlandırılan akımın gündeme
gelmesi ve modern olarak adlandırılan dönemin hangi zaman aralığına tekabül
ettiği ile ilgili farklı görüşler söz konusudur. Çünkü fikir değişimleri
birbirlerinden etkilenmeleri sonucunda farklı alanlarda farklı zamanlarda
kendini göstermektedir. Ancak modernizm hareketlerini genel olarak 18. Yy’da
meydana gelen Rönesans ve Reform hareketlerine yani aydınlanma hareketlerine dayandığı
görüşü genel kabul görmektedir. Daha detaylı bir ayrıma gidilecek olursa,
modernizme geçişi belirleyen başlıca (bilimsel, siyasi, kültürel, etknik,
endüstriyel) devrimlerden faydalanılmaktadır.(Şişman;1996). Buradan hareketle, modernizmin
temelde, belirli bir döneme damgasını vurmuş görüşlerin, düşüncelerin,
uygulamaların yani geleneksel olguların, geleneksel din, felsefe, siyaset,
ahlak, hukuk, tarih, ekonomi, yönetim anlayışlarının eleştirilmesiyle ortaya
çıktığı söylenebilir. Burada din, felsefe, siyaset, ahlak, hukuk, tarih,
ekonomi vb. alanlardaki geleneksel düşünceden kasıt, klasik düşünceler
dönemini, yönetim alanı açısından ise klasik örgüt teorilerini kapsamaktadır. Bu
alanlardaki düşünsel gelişmeler ve yenilikler zamanla bu alanların her biri
üzerinde etkisi göstermiş ve klasik dönemden sonra modern düşünceler dönemi ve
daha sonrasında ise son yılların sıkça tartışılan postmodern düşünce döneminin
gündeme gelmesine neden olmuştur. Bütün bu gelişmelerin yönetim ile ilgili
kısmı ise modern örgüt teorileri ve sonrasında da postmodern örgüt teorileri olarak
adlandırılmıştır. ( Koçel;2011, Yıldırım;2010, Doğan;2007)
Copper ve Burrel’e göre modernizm, insanın
kendisini, tanrı ya da doğanı bir yansıması olmasının dışında, bağımsız bir
varlık olduğunu keşfetmesiyle başlar ve modernizmle birlikte Toplumsal hayatta
tanrı merkezli bir dünyadan insan merkezli bir dünyaya geçişi, yani kalıplaşmış
görüşleri terk edip aklın kullanılmaya başlandığı bir yapıyı ifade etmektedir.
Bu da 18. Yy’da aydınlanma dönemi olarak ifade edilen dönemi kapsamaktadır.
Aydınlanma felsefesi, nesnel bilim, evrensel ahlak, yasa ve özerk sanatı konu
alan ve temelde akıl, bilgi, bilim, deney, laiklik, özgürlük gibi kavramları ön
plana çıkaran bir kültür felsefesidir. (Şişman,1996)
Modernizm, sosyal alanda Avrupa’da ortaya
çıkmış ve bu çerçevede zamanla tüm dünyayı etkisi altına almış bir akım haline
gelmiştir. 19. Yy’da doruk noktasına ulaşmıştır. 20. Yy başlarında Batı’da
sosyal, siyasal, ekonomik alanda ortaya çıkan sorunların, krizlerin etkisi
zamanla tüm dünyaya yayılmaya başlamış ve çeşitli dallardan bilim otoriteleri
arasında modernizmin de bazı eksik yönlerinin olduğu düşünceleri ortaya çıkmaya
başlamıştır. Günümüz itibariyle de modern dünya toplumlarının yavaş yavaş
modern yaklaşmın özelliklerinden uzaklaşmaya başladıkları, adı henüz tam olarak
netleştirilemeyen bir dönemi yaşamaktadırlar. (Şişman;1996, Yıldırım;2010)
Yukarıdaki kısa özet bağlamında Jeannere (Doğan;
2007) moderniteye geçişi;
·
Bilimsel
devrim; Newton ile,
·
Siyasal
devrim; demokrasinin devletin tek rasyonel biçimi haline gelmesiyle,
·
Kültürel
devrim; yeni fiziksel dünya görüşü ve düşüncenin laikleşmesiyle,
·
Endüstriyel
devrim; emeğin soyutlaşması ile gelişmiştir.
Aydınlanma dönemi ile birlikte bu
gelişmelerin yaşanmasına meydan yaratan gelişmeleri ve modernizmin
özelliklerini şu şekilde sıralamak mümkündür(Taylor;2004);
·
Makine ve
elektrik- elektronik teknolojilerinin gelişmesi ve sanayi tipi üretime
geçilmesi,
·
Çoğunun
akılcılığa, tarafsız bilgi edinme anlayışına dayandığı Sosyal bilimler ve fizik
alanında meydana gelen bilimsel gelişmeler, ortaya çıkan yeni görüş ve
teoriler,
·
Nüfus
dağılımında büyük karmaşalara sebep olacak kırdan kente toplu göçler,
·
Tüketici
ihtiyaçlarının artması,
·
İşletmelerin
çok uluslulaşması, globalleşmesi,
·
Sosyal
hayatı düzenlemeye yönelik akılcı düşünce ve uygulamaların ortaya çıkması,
·
Hane
halkını, işletmeleri ve hatta tüm sosyal hayatı etkileyen kitle iletişim
araçlarının yaygınlaşması,
·
Ulus millet
anlayışının gelişmesi, önem kazanması,
·
Uluslar
arası ticaretin de etkisiyle ekonomik yapıların çok hassas ve hareketli hale
gelmesi
Bu gelişmeler geleneksel düşünce ve yönetim
yapısının temellerini kökten sallamış ve yeni köklü örgütlenme yapısı,
etkileşim ve farklılaşma düşüncelerini hakim olduğu bir dönüşüm sürecinin
yaşanmasına sebep olmuştur.
Hem modernizmi hem de buna bağlı olarak
postmodernizmi anlayabilmek açısından modernizmin temel görüşlerine kısaca
değinmekte fayda görmekteyiz. Modernizmin temel düşünsel yapısı aşağıdaki
görüşlere dayanmaktadır( Doğan; 2007, Saylı;… Yıldırım;2009);
·
Bireycilik;
bireysel hak ve özgürlükler, bireysel çıkarlar,
·
Aklıcılık; geleneğin
yerini akılcılığın alması, toplumsal düzenin akıl temeline göre
yapılandırılması,
·
Bilmenin ve
bilginin niteliği; var olanı olduğu gibi
açıklamaya yönelme
·
Bilimsellik;
teori yerine bilim
·
Bilimsel
yöntem; pozitivizm
·
Determinizm;
evrende olan her olgunun önce bir ya da birkaç olgunun sonucu olması,
dolayısıyla geleceğe yönelik tahminlerin yapılabilmesi,
·
Dışsal
otoriteyi reddetme
Bu özellikler modernizm olgusunun genel
özellikleri olup temelde faydacı kurama dayanmaktadır ve bu olgunun örgütsel
anlamada niteliği ise, verimlilik ve etkinliğin sağlanmasıdır.
Modernizm kavramının sosyal alanda ortaya
çıkmasını ve gelişim sürecini kısaca bu şekilde özetledikten değinmemiz gereken
bir diğer konu da örgütsel anlamda modernizm olgusudur.
Sosyal hayatta fikirsel dönemlerin tasnifinde
kavramsal sorunlar olduğu gibi yönetim alanında da yönetim kuramlarının
sınıflandırılması sırasında düşünsel farklılıklar söz konusudur. Bu sorun
modern örgüt yapılarının sınıflandırılmasında kendisini daha fazla
göstermektedir. Yönetim ve örgüt literatüründe, geçmişten günümüze kabul edilen
ve kullanılan sınıflandırma, kuramların klasik, neoklasik, modern kuramlar
şeklinde tasnif edilmesidir. Bu sıralama dikkate alındığında, 1920-1960 arası
döneme ait kuramlar (sistem yaklaşımı ve durumsallık yaklaşımı) modern kuramlar
olarak değerlendirilmektedir. Anılan
yıllarda bu kuramlar en güncel ve en yeni kuramlar olması nedeniyle modern
olarak adlandırılmıştı. 1970’li yılların ortaları itibariyle modernizm
anlayışının istenen sonuçlara ulaşmada yetersiz kalması, farklı ihtiyaçların
ortaya çıkması vb. nedenlerle modernizm zamanla şekil değiştirmeye başlamış, bu
süreç içerisinde de yeni anlayışlar, fikirler oluşmaya başlamıştır. Bunlar bir
süre modernizm kapsamında ele alınsa da zamanla farklılaşma ve ayrılmalar söz
konusu olmuştur. Dolayısıyla, bununla birlikte modernizm olarak ifade edilen
kuramların tam olarak güncelliği, yeniliği, gelenekselliğe baş kaldırmayı mı
yoksa toplumsal teorilerle ilişkilendirilerek anlam yüklenmesi gerektiğine mi
dayandığı konusunda ikilemler ortaya çıkmıştır. Buna bağlı olarak da modern kuramlara eleştiri
olarak ortaya çıkan kuramların isimlendirilmesi tartışılması gereken bir başka
sorunu ortaya çıkarmıştır.
POSTMODERNİZM
Postmodernizm, kelime anlamı olarak modern
ötesi ya da modern sonrası olarak tanımlanmaktadır. (Doğan;2007, Şişman;2006).
////Kavram ilk kez Arnold Toynbee tarafından 1939‟da kullanılmıştır. Toynbee
“modern” dönemin Birinci Dünya Savaşında sona erdiğini, postmodernin 1918-1939
yılları arasında biçimlenmeye başladığını ileri sürmektedir (Habermas, vdg.
1995:8). Ancak bu konuda fikir birliği yoktur. ////.Postmodernizm ilk olarak
sanat alanında 1960’lı yıllarda ortaya çıkmıştır, ancak sosyal bilimlerde ilk
kez ele alınışı 1970’li yıllara dayanmaktadır. Postmodernizm kavramı ilk defa
1973’te ABD’de bilginin sanallaşması ile modernizmin şekil değiştirmeye
başladığını savunan sosyolog Daniel Bell tarafından kullanılmış daha sonra
Fransa ve Almanya üzerinden Avrupa’ya yayılmış ve daha sonra da tüm dünyayı ve
tüm alanları etkisi altına almaya başlamıştır.(Hassard;1994, Şişman;1996).
Bell, postmdernizmi anlatırken, teknolojinin gelişmesi, bilginin sanallaşması
ile bir yandan üretim sektörü değer kaybederken diğer yandan yeni iş kollarının
ortaya çıktığını ve bilgi işçileri diye bir grubun ortaya çıktığını
söylemektedir. Postmodernizmin Fransa’daki öncüleri, Kristeva ve Lyotard; Almanya'daki öncüsü ise
Habermas’tır. Daha sonraları postmodernizm Habermas, Althusser. Foster, Morris,
Fraser, Nicholson, Turner, Heller, Feher. Lash, Murphy. Foucault, Jameson,
Kellner, Giddens, Heidegger, Deleuze, Derrida, Adorno, Featherstone,
Baudrillard, Bauman gibi isimler tarafından farklı konularda ele alınmıştır.
Postmodernizm kavramı henüz sınırları çizilebilmiş,
nitelikleri belirginleşmiş bir kavram değildir. Bu kavramın kapsam ile ilgili
çeşitli görüşler ve tartışmalar söz konusudur. Postmodernin ne olduğunu
tanımlamak, postmodernizmi belirli sınırlarla kısıtlamak ya da bir kurama
sığdırmak postmodernizmin düşünce yapısına terstir, çünkü tanımlamak, sınırlar
çizmek, belirli kalıplara oturtmak daha çok modernizmi yansıtan özelliklerdir.
Dolayısıyla postmodernizm kavramı ile ilgili bazı belirsizlikler ve tartışmalar
söz konusudur;
·
Bu tartışmalardan biri,
postmodern kavramının neyi ifade ettiği ile ilgilidir. Örneğin; Bauman ve
Parker’a göre postmodernizmin iki kullanımı söz konusudur; bunların ilkine göre
postmodernizm(post-modernizm) yeni ve farklı bir devri işaret etmektedir,
ikincisine göre ise postmodernizm yeni bir kuram türü olduğunu ifade
etmektedir. Hassard(1993), bu konuyu şu şekilde açıklığa kavuşturmaktadır;
Hassard’a göre postmodernizm, hem bir tarihsel dönem hem de bir bilgi
kuramıdır. Yani her ne şekilde düşünülürse düşünülsün, modernizmin eksik kalan
yönleri nedeniyle bu eksikliği tamamlamaya ve bu sebeple meydana gelen
sorunları çözümlemeye yönelik ortaya çıkan düşünceler topluluğu olduğu kabul
edilmektedir.
·
Postmodernizm
ile ilgili tartışmalardan bir diğeri de postmodern olarak ifade dönemin tam
olarak hangi zaman dilimini ifade ettiği konusunda yani ‘post’ ön ekinin ne
anlamla kullanıldığı ile ilgilidir. Bir kısım düşünür
postmodernizmi modernizmin devamı olarak görürken, diğer bir kısım düşünürler
de bu düşüncelerin modernizmin eleştirisi ve hatta modernizme bir başkaldırı
olduğunu savunmaktadır. Genel kabul
gören temel görüşe göre “post” önekinin anlamı, modernizmden sonraki dönemi
ifade ediyor olmasıdır. Bu noktada dikkat edilmesi
gereken bir nokta bu önekin, "radikal bir eleştiri", dahası,
"reddiye" anlamını içermesidir.(Şener;2007) Bu bağlamda
postmodernizm, sadece modernizm sonrası değil, modernizimin “radikal bir
eleştirisi” ve aynı zamanda modernizmin “reddi” olarak değerlendirilmesini
gerektirmektedir.(Şener;2007)
POSTMODERN
KÜLTÜR – BİLGİ – DİL
Modernizmin hakim düşünceleri üç temel anlayışa
dayanmaktadır. Bunlardan birincisi, doğa ile toplumsal düzen arasında zorunlu bir ilişkinin
kurulmasıdır. İkincsi, toplumsal dünyanın nesnel yasalara göre şekillendirilmesi
gerekliliğidir.
Üçüncüsü, nesnel, evrensel bir gerçekliğin kabul edilmesidir. Postmodernizm bu düşüncelerin tamamıyla çelişmektedir.
Postmodern toplum ile ilgili tartışmalar D. Bell’in
"Kapitalizmin Kültürel Çelişkileri" ve "Endüstri Sonrası Topluma
Geçiş" kitaplarındaki eleştirileriyle gündeme gelmiştir.(Taylor;2004).
Bell, Batı toplumlarında krizlerin, kültür ile toplumun birbirinden ayrılmasına
kadar geri gittiğini ve modern kültürün ahlaki değerlerle ayrıştığını ileri
sürmüştür.(Şişman;2006). Heller ve Feher gibi bir kısım araştırmacılara göre
ise postmodernizm, bir başkaldırı hareketi olmaktan öte her tür kültüre yaşama
hakkı sağlayan, kültürel çoğulculuğu öne çıkaran bir kavram olarak
çözümlenmektedir.
Modernleşme sürecinde, bilginin merkezileşmesi,
belli ülkelerin, diğerleri üzerinde bir kültür hegemonyası kurması sonucunu
doğurmuştur.(Şişman;2006). Ancak ekonomik ve siyasal değişmelerle birlikte,
merkez-çevre ülke ilişkileri de değişmeye başlamış, kültür ihraç eder durumda
olanlar, aynı zamanda ithal eder duruma da gelmişlerdir.(Şişman;2006).
Postmodernizm kültürel, etnik, sınıfsal ayırımlara önem vermemektedir. Yani
bahsedilen gelişmeler neticesinde bu tür sivri ayrımlar terk edilmeye
başlanmış, homojenleştirme düşüncesi terk edilip heterojen yapılar önem
kazanmıştır.(Sallan ve Boybeyi;s.315)
Postmodern söylemde bir toplumu bir arada tutan şey,
ortak bir bilinç ya da altyapı değildir. Aksine, toplumsal bağ, hiçbirinin
bütün içinde tek başına süreklilik göstermediği çapraz söylemsel pratikler
silsilesinden oluşan bir örgüdür.(Yıldırım;2009). Buna göre, postmodernizm,
toplumun bir bütün halinde mükemmel bir sistem olduğu görüşünü reddetmekte, bu
toplumu bütünleştirebilecek mutlak bilginin olmadığını ifade
etmektedir.(Yıldırım;2012, Şişman;2006). Bu bağlamda postmodernizme göre
toplum, total veya üst kimlikler çerçevesinde bir bağlılık (aidiyet) duygusuyla
bütünleşmiş insanlardan kurulu bir düzen olmayıp, insanların karşılıklı
etkileşim içerisindeki farklı beklenti, çıkar ve amaçlarıyla bu yoldaki
eylemlerinin birbirine eklemlendiği bir alaşımdır.(Yıldırım;2009). Lyotard’ın
da ifade ettiği gibi, postmodern bilgi, insanın farklılıklara duyarlı olma
özelliğini geliştirir, hoşgörü yetisini güçlendirir.(Şişman;2006).
Modern zihniyet, iktidar, bilgi, dil ve öznellik
aracılığıyla belirli modelleri gerçeklik konusunda imtiyazlı kılmaktadır. Buna
karşın postmodernizme göre gerçekliğin tüm çeşitleri “gerçektir.”
(Yıldırım;2012). Bu bağlamda
postmodernizm, genel geçer evrensel
bilgi yerine bilginin göreceli bir kavram olduğunu savunmaktadır. Bu da modernizimin
savunduğu süreklilik, düzenlilik, mantık yerine belirsizlik, değişkenlik, kaos
ve kargaşayı getirmektedir.
Postmodern yaklaşımı modernizmden ayıran
özelliklerden bir tanesi de dildir. Modernizm, dilin mantık ve akılla elde
edilen gerçekleri anlattığını ifade etmektedir. Postmodernizm genel geçer
bilgiyi reddetmesinin bir sonucu olarak dilin mecazi, mataforik,
belirlenemeyen, çelişkilerle dolu karmaşık bir şey olduğunu
savunmaktadır.(Gergen ve Joseph;2006). Bu nedenle dil, güvenilmez, tehlikeli ve
farklılıklar gösteren bir varlıktır. Postmodernizme göre dil, bir şeyi temsil
ederken aynı anda onu oluşturur.(Yıldırım;2012)
Modern paradigmalar, araştırmacıyı imtiyazlı bir
otorite gibi görür. Yani araştırmacı bilgi üretimi esnasında onu yönetebilir.
Postmodernizm, genel geçer bilgiye ulaşılamayacağını öne sürerek bu sistemi
eleştirmektedir. Modernizmde, araştırmalar için belirli yöntemler, hiptezler ve
kuramlardan bahsetmek mümkünken postmodernizm bunu eleştirmekte ve belirli
yöntemlerle her zaman doğru bilgi üretmenin mümkün olmadığını söylemektedir. Bu
da geçmişten günümüze bütün araştırmaların temelini sallaması anlamına gelmesi
nedeniyle çok kabul görmemektedir.
POSTMODERN
ÖRGÜT KURAMLARI
Önceleri sanat alanında ortaya çıkan postmodernizm
düşünceleri zamanla toplumsal konular üzerinde kendisini göstermeye başlamış ve
buna bağlı olarak ta yönetim alanını ya da bilimini de etkisi altına almıştır.
Postmodernizm 1980’li yıllar itibariyle örgütsel alanda etkili olmaya başlamış
ve o dönemlerde zirvesinde olan modern yaklaşıma karşı eleştiriler şeklinde
kendisini hissettirmeye başlamıştır. Postmodernizm örgütsel anlamda incelenmesi
esnasında toplumsal araştırma ve görüşlerden faydalanıldığı
görülmektedir.(Şişman;2006)
Örgütsel anlamda Postmodernizmin incelenmesi çok
yeni bir kavram olmasa da hala belirsizliklerle dolu ve hala tartışılmaya devam
eden bir konudur. Bunun temel sebepleri, Postmodernizmin kendi anlayış yapısı
ve bunun yanı sıra yönetim alanına ait bilgilerin çoğunun uzun bir dönemi
kapsayan modern teorilerden oluşmasıdır.
Yönetim alanında geliştirilen ve belirli dönemlere
damgalarını vuran klasik, neoklasik ve modern yaklaşımların zamanla istenen ve
beklenen sonuçlara ulaştırmada yetersiz kaldıkları ortaya çıkmış ve bununla
birlikte sürekli birbirini takip eder şekilde ortaya çıkmışlardır. Günümüzde gündeme oturan yaklaşım ise
postmodern yönetim yaklaşımlarıdır. Postmodernizm il ilgili ikilemlerin
yönetsel alanda da aynı şekilde söz konusu olduğu gözlenmekte ve bu konudaki
tartışmalara devam edilmektedir.
1970’li yıllardan itibaren dünya, makro
düzeyde politikadan teknolojiye, sosyolojik dönüşümlerden uluslararası ekonomik
dengelere, iletim araçlarından ulaşıma ve üretim teknolojilerinden bilişim
teknolojilerine kadar büyük bir değişime sahne olmuştur. Bu değişimlerin
yansımaları, işgücünün niteliliğini ve tasnifini de içine alan emek piyasalarında
da görülmektedir. Postmodern ya da sanayi ötesi olarak adlandırılan bu dönemin
temel tapı taşı ise bilgi ve enformasyon ve buna bağlı olarak gelişen teknolojidir.
Postmodernizm düşünceleri modern örgüt teorilerinin eleştirisi niteliğinde
ortaya çıkmıştır. Modern örgüt teorilerinin temel varsayımları(Halis;s.8)
·
Örgütler
sınırlı ve tanımlanabilir varlıklardır.
·
Örgütler
farklılaştırılmış iş yapma birimleridir.
·
Örgütler
rasyonel ilkelere göre hareket ederler.
Postmodernizm, post-modenizm(dönem) anlamı
ile de postmodernizm(kuram) anlamı ile de modernizmin bu temel varsayımlarını
eleştirmektedir. Ancak nasıl eleştirdiği yine bu ayrıma dayanmaktadır.
Epistemoloji yani kuram olarak postmodernizm,
toplumsal anlamda bizi çevreleyen dünyayı nasıl algılamamız gerektiğine
odaklanmaktadır. Örgütsel boyutta düşündüğümüzde ise örgüt içi ve örgüt dışı
çevrenin nasıl algılanması gerektiği ve nasıl ele alınması gerektiği ile
ilgilidir. Epistemolojil olarak postmodernizm,
modernizmi tamamen reddetmektedir. Epistemolojik postmodernizme göre;
insanlar her zaman rasyonel davranamaz, yani genel geçer bir bilgi olmaması
nedeniyle rasyonel bilgi olup olmadığı da kesinliğe kavuşmuş bir olgu değildir.
Postmodernizm, tanımlanabilir, sınıflandırılabilir, sınırlandıraılabilir örgüt
yapılarını eleştirmektedir. Ayrıca örgütün yapısının, anlamının, özelliklerinın
gözlemcinin bakış açısına göre değişiklik gösterdiğini savunmaktadır.
Modern sonrası dönem olarak post- modernizm
açısından postmodern yönetim kuramını incelediğimizde; modernizmin
varsayımlarını tamamen reddetmediğini ancak zamanla yetersiz kalmaları
nedeniyle artık o kuramların, yöntemlerin yetersiz kaldığını zaman zaman da
geçersizleştiklerini ileri sürmektedirler.
Post-modernizme göre örgütler tanımlanabilir,
gözlenebilir deneysel özelliklere sahiptirler, ancak gerçekleşen bir takım
gelişmeler ve değişimler neticesinde bu sınırlandırma düzenlerinin artık
uygulanabilirliklerinin kalmadığını ifade eden görüşlerden oluşmaktadır. Post-
modernizm uzun yıllar yönetim uygulamalarının temel taşı olam bürokrasi
modelinin artık yetersiz kaldığını, uygulanabilirliğinin olmadığını
savunmaktadır.(Yılmaz;2012). Buna karşın artık nispeten küçük ölçekli, esnek
üretime uygun, bilgi teknolojileri yoğun, vasıflı işgücüne dayalı,
ademimerkeziyetçi, katılımcı örgüt yapılarının, şebeke örgüt yapılarının,
hiyerarşinin olmadığı, esnek, belirli bir mekana ve kısıtlara bağlı olmayan
örgütlerin daha uygun yönetim sistemleri olduğunu savunmaktadır.
Post – modernizm, modernizm ve önceki
kuramların bürokratik ve akılcı yapılarını yerine örgüt kültürü kavramına
odaklanmakta ve yönetimin buralarda olduğu gibi nispeten zorunlu güç ile değil
iyi bir örgüt kültürü oluşturulması yoluyla örgütsel amaçlara ulaşmanın daha
uygun olacağını savunmaktadır. Merkeziyetçi görüşleri eleştirmekte ve ademi
merkeziyetçi yönetim yapılarının olması gerektiği üzerinde durmaktadır.
Post-modernizmin üzerinde durduğu konulardan
birisi de esneklik konusudur. iş gören katılımının vurgulanması, hiyerarşilerin
azaltılması, karar mekanizmasına katılımın desteklenmesi, toplam kalite
yönetimi gibi önceki kuramlarla çelişen uygulamaların yeni bir yönetim tarzı
olarak örgütsel amaçlara ulaşmada daha verimli olacağı görüşünü savunmaktadır.
Bu tip yönetim tarzlarının ise Weberyan yönetim tarzı gibi baskıcı, kontrol
oldaklı sistemlerden farklı olarak örgütsel güven, örgütsel vatandaşlık,
örgütsel bağlılık gibi duygusal boyutlara odaklanan bir anlayış gerektirdiğini
savunmaktadır.
Yönetim Prensipleri açısından Modern –
Postmodern yönetim anlayışları arasındaki farkları şu şekilde gösterebiliriz;
Kaynak:http:/www.rcopper.com/files/Ch Postmodern Managing
İntro.pdf Erişim tarihi:25.01.2013
SONUÇ
Yönetim tarihi boyunca her döneme, her zamana
ve her duruma uygun bir yönetim sistemi geliştirmeye yönelik araştırmalar yapılmıştır,
ancak her seferinde geliştirilen teoriler ve sistemler belirli bir zaman sonra
yetersiz kalmış ve yerine yenilerinin geliştirilmesine ihtiyaç duyulmuştur. Yönetim bilimi alanında geliştirilen her
teori, her kuram o dönemin şartlarına uygun, dönemin felsefecileri ve bilim
adamlarınca geliştirilmiş, dolayısıyla ortaya çıktıkları dönemin izlerini
taşımaktadır.
Artık her duruma ve har zamana uygun bir
sistem geliştirmenin mümkün olmadığı herkes tarafından kabul edilen bir
gerçektir. Postmodernizm de bu doğrultuda önceleri modernizme eleştiri olarak
ortaya çıkmış ve son yıllarda modernizmi tamamen reddeden görüşlerin de
eklenmesiyle farklı bir yönetsel dönemin başlangıcı olarak görülmeye
başlanmıştır. Ancak postmodernizmin niteliklerinin, kapsamının belirlenmesi
konusundaki tartışmalar hala sürmektedir. Bunun yanı sıra kendi içerisinde de
yönetim uygulamalarının geçerliliği açısından bazı çelişkiler ve eksiklikler
içermektedir. Bu nedenle henüz kuramlaşamamış çeşitli görüşelerden oluşan
düşünceler topluluğu halindedir.
KAYNAKÇA
1.
ASLAN Seyfettin, YILMAZ Abdullah, Modernizme Bir Başkaldırı Projesi
Olarak Postmodernizm, C .Ü. İktisadi ve İdari
Bilimler Dergisi, Cilt 2, Sayı 2
2. DOĞAN Doç. Dr. Binali, yönetim ve Örgüt
Kuramlarının Tasnifinde Modern ve Postmodern Ayrımı, Marmara Üniversitesi, İİBF
Dergisi, Cilt;23.Sayı:22, 2007
3. ERYİĞİT Süleyman, Modernizm Postmodernizm ve Organizasyon Yaklaşım
4.
GERGEN Kenneth J., TOJO Joseph, Organizational Science in a
Postmodern Context, Journal of Applied Behavioral Science, 1996, 32, 356-378
5.
HALİS M., Pre-Modernden Postmoderne Örgütsel Evrim, Mehmet Zorlu Sakarya İl Milli Eğitim
Müdürlüğü, minehalis@gmail.com
6.
HASSARD John, Postmodern Organızatıonal Analysıs: Toward aConceptual
Framework, Joumat of Management
Studies 31:3 May 1994
7.
SALLAN Songül, BOYBEYİ Songül, Postmodernizm- Modernizm İkilemi,
8.
SARGUT Selami, ÖZEN Şükrü, Örgüt kuramları, İmge Yayıncılık, 2.
Baskı,2010, İstanbul
9.
SAYLI Yard. Doç. Dr. Halil, Geleneksel Yönetim
Paradigmasının Sınırlayıcı Alanlarına Karşı Post-modern Yönetim Paradigmasının
Geliştirici Alanları, Afyon Kocatepe
Üniversitesi, İ.İ.B.F. Dergisi (Cilt.X ,Sayı II, 2008)
10. ŞENER Hasan Engin, Kamu Yönetiminde Postmodernizm,
11. ŞİŞMAN Yard. DOÇ.
Dr. Mehmet, Postmodernizm Tartışmaları ve Örgüt Kuramındaki Yansımaları, Eğitim Yönetimi Yıl 2,
Sayı 3, Yaz 1996, ss. 451-464
12. PARKER Martin, Post-Modern
Organization Postmodern Organization Theory?,
http://oss.sagepub.com/content/13/1/001
13. YILDIRIM
Murat, Modernizm, Postmodernizm ve Kamu Yönetimi, Uluslar
arası İnsan Bilimleri Dergisi, Cilt:6, Sayı:2, 2009)
14. YILDIZ hasan, Postmodernizm
Nedir?